18 Temmuz 2012 Çarşamba

ŞİŞMANIMIZ ZAYIF OLARAK GÜNCELLENDİ

Bu kuklaları çok severek, özenerek ve de eğlenerek yaptım. Gayet manalı bir hediye olarak, gece yarısı uyumak üzereyken aklıma geldi. Hediye edilen kişi tarafından çok beğenildi, yerlere göklere konamadı, emeklerime değdi :)
Fotoğraflar iyi değil ama idare edilir...

Yapım aşamasındayken


İşte şişmanımız, çok sevimli değil mi ama?
 Zayıflamış hali!
 Çizmeler nasıl ama?

Ve yerlerine yerleştiler..


16 Temmuz 2012 Pazartesi

DUVARLARA CİLA..

Cici bici işler de yapıyorum canım, hep vampir, hep cadı nereye kadar...
Mesela bakınız aşağıda hanım hanımcık yaptığım ahşap boyama işler.

Bunu pek sevdim. Şu christmas, kardan adam, noel baba, yeşil-kırmızı temalı işler hep mutluluk verici oluyor öyle değil mi sevgili okuyucu? İnsanın içinden hoppidi guppidi zıplayarak yürümek geliyor.


Kabartmalar için bir de yandan foto :)


Sonra yine hanım hanımcık çalışmalardan biri, kelebeksever bir kişi olduğumdan mavi salona uygun bir duvar panosu : Rölyef stencil, kumaşla doku verme teknikleri kullanıldı. (Rölyef de bildiğin inşaat malzemesi gibi bişey bu arada)


Vee son olarak leziz bir çalışma; süt güğümü :) Bu galvaniz işi pek hoş, inekli, tavuklu resimlerle de çok iyi gidiyor :)

Hamur kabartma...



13 Temmuz 2012 Cuma

CADILI MADILI

Geçen ay nefis bir tesadüf sonucu uzun zamandır takip ettiğim Ece Aymer'in Ankara'daki atölyesinde dört günlük kurs alma şansı buldum. O güzel, cicili bicili, dantelli, puantiyeli işlere hayran olarak gittiğim atölyede ben ne yaptım dersiniz? Buyrun burdan yakın:


Örümceği küçük oğlumun oyuncakları arasından yürüttüm

 Mum eskitme denilen bir teknikle eskimiş görüntü sağladık.

 Özel hamurla kabartıp üç boyutlu görüntü elde ettik.

Yazımızı anneannemin yemek yaptıktan sonra sorduğu soruyla bitirelim:
Çok mu güzel olmuş? :)

12 Temmuz 2012 Perşembe

HERR GUNTER MÜLLER

Kukla yapmak nerden aklına geldi diye sordu herkes ilk duyduğunda. Yeni olmasına rağmen hiç hatırlamıyorum nerden aklıma geldi. Bende bazen kayış kopuyor, kafa boşa dönüyor, o anlara denk geldi herhalde. Nerden geldiyse geldi, pek iyi etti. Zira ne zevkli uğraş... Atölyede olduğum zamanlar çok mutlu oluyorum, o üç saat ne zaman uçup gidiyor hiç anlamıyorum. Zor zanaat hem de. Dışarıdan bakıp "Ay ne sevimli, ben de yapayım hemen" dediğin iş üç ayda bitiyor. Tabi bu esas oğlan/esas kız tipi kuklalarda böyle. Bu kuklaları yaparken heykeltraşlık da yapıyorsunuz, keçe işi de öğreniyorsunuz, ressamlık, terzilik ve  marangozluk da yapıyorsunuz, vallahi abartmıyorum. Bunun dışında çeşitli kuklalar da var ama onlar başka yazının konusu...
Kukla yapmayı Su Sanat'ta öğreniyorum. Orada Asuman Sübay isimli çoook sevdiğim, şahane bir hocamız var. İşte onun sayesinde ortaya çıkan ilk kuklam saygıdeğer beyefendi Herr Gunter Müller!


Kilden modelleme

Modellemede son durum

Dikiş, nakış :)

Son rötuşlar

Vee mutlu sonn :)

Balkonda otursun, güneş romatizmaya birebir!

11 Temmuz 2012 Çarşamba

BİLİKSET

Pek çok nesildaşım gibi benim de ilk bisikletim (oğlumca bilikset) 5 pekiyilerle dolu 1. sınıf karnesi sonrası alınan kırmızı pinokyoydu :) Sonra büyüdük bisana geçtik, vitesliler çıktı terfi ettik derken, iş, evlilik, çocuklar önceliğim oldu, bisikletim unutuldu... Ayrıca "koca kazulet çıkmış bisiklet tepesine" şeklindeki iltifatlara da maruz kalasım yoktu. (Korkak mıymışım, neymişim)

Pinokyo Bisiklet














Ta ki ayılıp da niye bisiklete binmiyorum dediğim güne kadar. Ve fakat bu ayrı gayrı kaldığımız süre içinde bisiklet alemleri pek bi değişmiş, pek bi güzelleşmişti sayın okuyucu. Teknoloji ilerlemiş, bisikletlerin ağırlığı önem kazanmış, forumlarda bisikletseverler buluşmuş, kask takmayana cık cık cık denilmişti.
Kaskımı aldım, hatta eldivenle tayt bile aldım, her sabah başladım altıda kalkıp, turlamaya. Rüzgar yüzünüze vuruyor, kulağınızda en sevdiğiniz şarkı çalıyor, çok şahane bir duygu. Şu an oturduğum evin yokuşlu yollarından gözüm korkuyor ama yine de başlıyorum tekrar. Aslında benim efendiye de (koca adlı kişi ki bu blogda kendisinden "efendi" ya da "ulu manitu" diye bahsedilecektir. Biz küçükken büyük teyzem bir hanımla konuşurken, o hanımın eşinin adını hatırlayamadığında "efendin nasıl" derdi biz de hihohohahhaha şeklinde hunharca gülerdik, efendi lafı oradan gelir, pek de sevilir bizim sülalede.) bir bisiklet alsak ve aşağıdaki tadı yakalasak diyorum.















Aşağıdaki resim 3-4 yıl önceki şeklimiz :)














Mutluluğun resmini çektim Abidin.







9 Temmuz 2012 Pazartesi

MERHABA

Merhaba,
Bu yıl benim için hayatımda dönüm noktalarının olduğu bir yıl oldu. Blog yazma isteğim de bu değişimlerden sonra oluştu. Bu blogda özgürce yazmak, paylaşmak, eğlenmek istiyorum. Okuyucularım da olursa dadından yinmez :) Yaptığım ve yapacağım kuklalar, ahşap boyamalar, hastası olduğum mizahçılardan alıntılar ve daha paylaşmak istediğim pek çok şeyle burada olacağım. Okuyacaklara, yorum yapacaklara şimdiden teşekkür eder, gözlerinden öperim!